Dolandırıcıların üstadı Eyüplü Halit, 68 kadını evlenme vaadiyle, ‘Duçe’ (Önder) lakaplı İtalyan Lideri Mussolini’yi akıl almaz bir yöntemle dolandırmıştı

Burak ARTUNER

Gün geçmiyor ki bir dolandırıcılık haberi okumayalım, izlemeyelim. Bu hafta dolandırıcılık haberleri bakımından oldukça ‘verimli’ bir haftaydı! Hafta başınrdan beri Dron fabrikası yalanı ve yüksek kâr vaadiyle 5 milyarlık vurgun yapan Ocakçı Holding sahibi ve eşinin hikâyesi, ‘Yaşlı erkek avcısı’ kadın dolandırıcılar, kendi şirketlerini dolandıran faktoring şirketi çalışanları, Şanlıurfa’da telefon dolandırıcılığıyla 33 kişiyi 45,5 milyon çarpan dolandırıcı haberleri gündemdeki sıradan yerlerini aldı.

Ben de bunları düşünürken aklıma Eyüplü Halit’in yaklaşık bir asır önceki az bilinen maceraları geldi. Sizlere Eyüplü Halit’in elinin altında ‘sosyal medya gibi bir cevher yokken’ bile gerçekleştirdiği büyük dolandırıcılık vakalarını aktarmak istedim.

Araştırmacı Rıfat N. Bali’nin “Bir dönemin ünlü dolandırıcı Eyüplü Halit” diye Toplumsal Tarih Dergisi’nde yayımladığı makalesine göre Eyüplü Halit, kendine meslek edindiği ‘dolandırıcılık başarıları’ şöyleydi:

Eyüplü Halit’le ilgili İstanbul’da uzun yıllar modacılık yapan George Mayer’in hatıralarında şöyle ifadeler yer alır: “Giyimine çok önem veren, en az 60 yaşında, ufak-tefek zayıf bir adamdı. Jilet gibi ütülü gezer, kravatında inci ve pırlantalı iğne asla eksik olmaz, daima gümüş kabzalı dandy bir bastonla dolaşırdı. Zaman zaman mağazamıza gelir, en pahalı giysilerden, en zarif kravatlardan alırken, gerçekte biz onun güzel kasiyerimizle ilgilendiğinden şüphe ederdik.

Birgün yine bu defa yanında hoş bir hanım olduğu halde gelmişti. Kız kardeşim diye tanıttığı kadın alışveriş yaparken, o benim yazıhanemde köpüklü kahvesini höpürdetiyordu. Sonra çok pahalı bir ipek gömlek beğendi. Bir binlikle ödemeyi yaptı. Ona para üstüyle paketi verildiğinde bana döndü ve şöyle dedi:

-Kız kardeşimin bir gömlek için bu kadar para harcadığımı görmesini istemiyorum. Bunu çabucak eve götürüp beş dakikada dönerim.

Fakat dönmedi. Genç bayanın huzursuzluğu artıyordu ve sonunda birlikte kahve içtiğim adamın kim olduğunu sordu.

– ‘İsmini bana mı soruyorsunuz, kim olduğunu sizin bilmeniz gerekir’, dedim şaşırarak.

Kadın ağlayarak;

– ‘Hayır, bana sadece filo kaptanı olduğunu söyledi.’

Sonra hikâyenin gerisi çorap gibi söküldü:

Anadolu’dan önceki gün gelmiş ve bu beyle tren istasyonunda tanışmış. Birlikte önce muhallebiciye gitmişler. Akşama doğru sahte kaptan buna evlilik teklif etmiş. Ertesi gün sabahın köründe buluşup mağazamızdan kıyafet almak üzere yola koyulmuşlar. Ancak gelmeden önce bankaya uğramışlar. Kaptan alışveriş için para çekecekmiş. Fakat çok erken olduğundan banka henüz açılmamış. Bunun üzerine kadın kaptana bin lira borç vermiş.

Sonrasını biliyorsunuz, mağazamıza geldiler ve adam ipek gömlekle ve binliğin geri kalanını alıp kaçtı gitti. Zavallı kadın hıçkırıyordu. Sonunda çağrılan polis kendisine, evlilik vaadiyle şimdiye kadar 68 gelin adayını dolandırmış olan meşhur Eyüplü Halit’in son kurbanı olduğunu söylendiğinde artık onu sakinleştirmek mümkün değildi.
(Georg Mayer, Türk Çarşısı – Şark’ta Ticaretin Püf Noktaları)


Rıfat N. Bali’ye göre Eyüplü Halit kayıtlı 68 kadını evlenme vaadiyle kandırıp paralarını çalan bir sahtekârdı. Bu davaları dönemin gazeteleri büyük bir ilgiyle takip ediyordu;

“Dün Ağır Ceza Mahkemesi’nde meşhur kadın dolandırıcısı Eyüplü Halit’in muhakemesine başlandı. Halit her zaman olduğu gibi çok şık giyinmiş ve tıraş olmuştu. Ancak davacılarla şahitlere yapılan tebligatta sehven 9 Şubat denildiğinden dava zarureten ayın 9’una talik olundu. Halit iki kadından zorla para almaktan maznundur. Halit mahkemeden evvel bir muharririmize şunları anlatmıştır:

– Allah’tan oldu da ağır cezaya geldim. Burada her şeyi anlatırım. Herhalde beraat kararı alacağım. Yalnız iki aylık mahbusiyet yanıma kâr kalacak. Bir iftira yoluna yatıyoruz. Asıl dava geçenlerde Sabri Bey’in reisliği zamanında olmuştu. Tam 50 tane ecnebi kadın davacım vardı. Hepsi bir dilden anlatıyor. İnsan öyle davalardan zevk alıyor ve uğraşıyor. Ben bu sefer işe ehemmiyet vermedimdi. Ne ise kaderde dost iftirasile yatmak da varmış. Kadın sulh hakiminde hem beni tanımadığını söyliyor ve hem de boynundaki madalyondan resmimi çıkarıp iade ediyordu.”

Rıfat Bali’ye göre; Eyüp Halit’in dolandırdığı kişiler arasında evlenme vaadiyle kandırdığı kadınlar yoktu, İtalya’nın faşist lideri Mussolini de Halit’in ağına düşenlerdendi.
İddialarını dönemin önemli emniyet komiserlerinden Yaşar Danacıoğlu’na dayandıran Balı, şunları aktarıyor:

“ Eyüplü Halit, Mussolini’yi dolandırıyor. İtalya’nın en büyük, o devrin Avrupa’nın ikinci büyük lideri. ‘Ben’ diyor ‘size olan sempatim, size olan sevgim, sizin düşüncelerinizi beğenmemden ötürü Sultanahmet Cezaevinde’yim’ diyor. Çoluk çocuğum aç diyor evde. Bana yardım edin diyor. Bu da bunu İtalyanca yazıyor çünkü koğuşta, beraber yattığı koğuşta bir İtalyan kasa hırsızı var. Eyüplü Halit’de okuma yazma yok ama biraz Fransızca biliyor. Tabii Giritli Rumca biliyor. Bu İtalyan’ı görünce Türkiye’nin ortamı da müsait. ‘Binito Mussolini, duçe, Roma-İtalya’ böyle bir mektup attırıyorlar.

On beş gün sonra İstanbul başkonsolosu İtalyanların, başsavcı, vali muavini Sultanahmet Cezaevi’ne gidiyorlar. Duçe’nin, Mussolini’nin parasını getiriyorlar. Cezaevi müdürü diyor ki, ‘Bu diyor beynelmilel sabıkalı, dolandırıcı Halit diyor, Eyüplü Halit. Bu ne anlar faşizmden…’ Çağırıyorlar, gel buraya. Anlatıyor, ‘Ben parasızdım, İtalyan kasa hırsızını görünce aklıma bu geldi’ diyor.”

“SÜLÜN OSMAN’A ATFEDİLEN SUÇLARI O İŞLEDİ”
Emekli Emniyet Amiri Yaşar Danacıoğlu’nun iddiasına göre, esasen Sülün Osman’a atfedilen suçların gerçek faili Eyüplü Halit’tir.

Bu doğru ise Sülün Osman bizleri bu suçların kendisine ait olduğuna inandırarak hala dolandırmaya devam ediyor demektir:

“Eyüplü Halit, akla hayale gelmez işler yapmıştır. Kuleyi, Eminönü’ndeki saat kulesini satan Sülün değil, Eyüplü Halit’tir. Bu adam Osmanlı’dan devrolmuş bir dolandırıcı. Osmanlı’da da sabıkası var. Girit kökenlidir. Çok güzel Rumca konuşur. Türkçe okuma yazması yok ama Fransızcası fevkalade. Mesela bakın ne yapıyor:

İstanbul’un işgal altındaki son günleri… Türk ordusunun şehre girmesine üç-dört gün kalmış. Eyüplü Halit, arkadaşı Arap Abdullah’la birlikte Feridiye semtinde bir ev kiralayıp kendine bir ‘karakol’ açıyor. Kentte o zaman tam bir otorite boşluğu olduğu için kimse de bunu garipsemiyor. Kendisi ‘komiser’, Abdullah da ‘bekçi’ rolünü oynuyor. Eyüplü Halit, Arap Abdullah’ı bölgede oturan paralı Rumlara gönderip ‘karakola’ çağırtıyor ve kızgın komiser rolünde onları sıkıştırıyor: ‘Masum insanları ihbar edersin ha? Göstericem gününü!’

Arka odayı da nezarethane dekorunda düzenlemişler. Adamları ‘nezarete’ attırıp ‘bekçi’ Arap ‘Abdullah’ı yanlarına gönderiyor. Diyor ki orada Abdullah: Aslında komiser göründüğü kadar hiddetli değildir, hani şöyle birkaç kuruş sıkıştırsan…’

İki üç gün içinde zengin Rumları bu numarayla soyuyorlar. Türk Ordusu şehre girmeden bir gün önce de bu ‘karakol’ kendiliğinden kapanıyor.”

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir