2024 Avrupa Şampiyonası’nın çeyrek finalinde Hollanda’ya 2-1 mağlup olan A Milli Futbol Takımı, dev organizasyona veda etti. A Milli Futbol Takımı’nın EURO 2024’e veda ettiği müsabakayı spor yazarları köşelerinde değerlendirdi.
Milliyet’in duayen isimlerinden Ercan Güven, genç futbolcu Barış Alper Yılmaz’ın performansına parantez açtı. Öte yandan Vincenzo Montella’nın son dakikalarda çift forvete dönmesi yorumlandı.
İşte A Milli Futbol Takımı’nın Hollanda’ya 2-1 mağlup olduğu maçtan sonra yapılan değerlendirmeler…
BİZİM ŞAMPİYONUMUZ SİZSİNİZ | ERCAN GÜVEN
Şahane bir grup macerası, destan gibi Avusturya galibiyeti, yirmi yılda bir yaşanan çeyrek final zevki tattıran, hatta dün geceki Hollanda maçının ilk devresi de dahil bu ülkenin yüzünü güldüren, insanımızı umutlandırıp dertlerini unutturan, düşman hukuku sürdüren kulüp taraftarlarını omuz omuza getiren Ay-Yıldızlı takımız bizim EURO 2024 şampiyonumuzdur.
Maçlarımızda coşan, coşturan kırmızı-beyaz bayraklı insanlarımız ise gururumuzdur.
Bu arada birileri Montella’ya “saat” ve “gözlük” alsın. Sahayı iyi göremiyor, değişiklikler için geç kalıyor.
Maça tutuk ve “Avusturya usulü” beşli savunmanın önüne 4 kişi dizerek başladık. Ancak savunma hattı kaleden uzaktaydı ve kanatları da çok iyi kapatmış Ay-Yıldızlı takımımızda gedik bulamıyordu Hollanda.
20’den sonra ileri çıkmaya, 30’dan sonra hücum eden Hollanda’nın arkasında bıraktığı boşluklara uzun toplarla talip olmaya başladı millilerimiz. Barış Alper’in insanüstü mücadelesi vardı bu süreçte. Maçtan sonra MR’a sokmak lazım onu!.. O kadar faul yaptılar ki, bir şeyler olmuş olabilir.
Millilerimiz öne yerleştikçe ezberindeki önde baskıyı da devreye soktu, ikili sıkıştırmalarla topu daha hızlı çalmaya da başladı. Turnuvaya iyi başlayamayan Kenan bile çok iyi oynadı ilk yarı. Ferdi’yi, Hakan’ı, Arda’yı söylemeye bile gerek yok. Her zamanki gibi mükemmeldiler. Salih, İsmail’in yokluğunda çok çalıştı.
Ne yazık ki, bu güzel dakikalar sadece bir devre sürdü.
Türkiye’nin golü bağıra bağıra geldi. Hem de artık geleneksel hale gelmiş şekilde! Arda ortalar, stoper atar… Evet Arda bu kez az kullandığı sağ ayağı ile kaleye değil kafaya yolladı topu ve Samet, Merih Demiral’ı aratmadı. 56’da Arda’nın uzaktan bir serbest vuruşu var ki, direkten dönmese orada kopmuştu maç. On dakika sonra penaltıyla bitmesi gereken rakip kale önündeki karambol. Son dakikalardaki sayısız fırsat.
Heyhat… Golü Hollanda attı. Ezberlenmiş bir korner vuruşundan… O dakikaya kadar sağlam duran savunmamızın bir anlık adam paylaşımı hatasından. On dakika sonra aynı sebeplerden bir gol daha yedik: 2-1…
Montella her türlü inadından çok geç vazgeçti ve sakatlanan Samet yerine Cenk’i aldı. Yani, savunmayı santrafor ile değiştirdi. Nerede kaldı “önde 0 adam fantezisi”? Beraberinde Kerem, Okay, Zeki’yi ve turnuvada dakika almayan Semih’i sürdü sahaya. Kurduğumuz ağır baskıya bakınca “biraz geç olmadı mı hoca” demek lazım.
Neyse… Şimdi teşekkür zamanı. Eleştiri sonra.
BERLİN, BİZİ UNUTMA | ATTİLA GÖKÇE
Avrupa Futbol Şampiyonası, Euro 24, ileride spor tarihini yazanlar tarafından “hayal kırıklığı” ile “zafer” sahnelerinin birbirini izlediği sonu bilinmeyen bir macera filmi gibi izlendiği yazılacak. Orada ev sahibi Almanya’nın çöküşünü, Portekiz’in teslimiyetini; İtalya, Belçika ve İsviçre’nin erkenden yol ayrımına geldiğini de anlatacaklar.
O hayal kırıklıkları ile yarış dışı kalanlar tamam da… Asıl kıyameti koparanların, hiç beklenmedik ve umulmadık biçimde Almanya’ya gelip peş peşe darbeler indirdikleri rakiplerini eve gönderenlerin de Türkler olduğunu öğrenince bu defa okuyanlar şaşıracaktır.
Berlin Olimpiyat Stadı’nda ilk olimpiyat şampiyonumuzun adı yazılı hala. 1951’de Almanya’yı yenen futbolcularımızın anılarını anlatıyoruz genç kuşaklara. Aylar önce, 72 yıl sonra Almanya’yı yenen çocuklarımızın öyküsü de bugünün kuşaklarına değerli bir armağan olarak sunulacaktır.
Bunları düşünürken başladı Hollanda maçı… Doğrusu Euro 24 serisindeki en ciddi rakibimiz onlardı.
İlk on dakikalık başlangıç bölümünde canımızı sıkan önde baskılı oyunla, hemen her topu kaptırdıktan sonra saniyeler içinde geri alan, Depay ve Gakpo ile gole niyetlenen Hollandalılar oldu. O on dakika geçmek bilmedi.
Neyse ki onbirinci dakikaya ulaştık. Kafa kafaya oynamaya başladık. Samet’ten Mert Müldür’e, ondan Kaptan Hakan’a, Ferdi’den Barış Alper’e ve ille de Kenan’a kadar uzanan pas trafikleri oluşturmaya başladık. Hollanda ceza alanına girmekte zorlanıyorduk. Ama peş peşe kazanılan kornerler, işi çözmeye yetti. O kornerlerde Hollandalılar için ciddi tehlike olduklarını gösterdi çocuklar. 20. dakikadan sonra oyunun egemeni “bizimkiler”di.
Milli Takım’da oynadığı her dakikaya sürpriz hareketler ve beceriler sığdıran Arda Güler, 35’de korner dönüşü sağ ayağıyla öyle güzel bir pas attı ki Samet’e… O da cezalı stoper arkadaşı gibi kafayla çakıverdi golünü.
İkinci yarıda işlerin daha zor gideceği biliniyordu. Hollanda Teknik Direktörü Koeman eski Beşiktaşlı Weghorst’u aldı oyuna.
Baskılı oyuna karşı direncimiz düşmeye başladı… En başta Kenan, oyuncuklarımızın yorulduklarını, Montella’nın hamle için geç kaldığını gördük…
Hollandalıların peş peşe gelen 2 golüne rağmen mücadeleyi bırakmadık. Kenan ve Salih’in yerine Okay’la Kerem girdiler. Maçın son bölümleri, itiş kakış, tekme taban sert Hollanda darbelerine neden oldu.
Milli Takım son on dakika yeni katılanlarla daha diri ve etkili oynamaya başladı. Son bölümün en garip yanı “santrforsuz” kadrolarla oynamaya karar veren Montella’nın, bitişe dakikalalar kala Cenk Tosun ve Semih Kılıçsoy’u da oyuna almasıydı. Ne diyelim Hoca geç kaldı.
Teşekkürler çocukar.